Dicle Haber Ajansı

Aydeniz: Tecrit Kürt birliğiyle kırılır

Aydeniz: Tecrit Kürt birliğiyle kırılır
545
24 Ocak 2021 - 14:07

Tecrit ısrarının savaş ısrarı olduğunun altını çizen DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, “Kürtler kendi birliklerini oluştururlarsa, bugün tecritte kırılacaktır, faşizan yönelimlerde bitirilecektir” dedi.

Kürt ulusal birliğinin sağlanması için bir araya gelen Kürt partileri, yıllar süren görüşmeler ve yürütülen tartışmalar sonucunda ilk olarak 24 Haziran 2018’de genel seçimlerinde kısmi bir ittifak sağladı. Bir yıl sonra bir araya gelen 8 Kürt partisi, 31 Mart 2019 yerel seçimlerine de ittifak olarak girdi. Seçim sonrası yeniden bir araya gelen Kürt partileri, Ocak 2020’de Diyarbakır’da gerçekleştirdikleri çalıştayda, Kürt birliğinin seçim ittifaklarıyla sınırlı kalmamasında hem fikir kalarak, Ocak 2020’de gerçekleştirdikleri çalıştayla Kürdistani İttifakı Çalışması adı altında çalışmalarını sürdürme karar aldı.

2012 yılından bu yana Kürt ulusal birliğinin sağlanması için çalışmalar yürüten, aynı zamanda Kürdistani İttifak Çalışması içerisinde yer alan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, Kürt birliğinin önemi, birliğin önündeki engeller ve Kürdistani İttifak Çalışması’nın çalışmalarına dair soruları yanıtladı.

Uzun zamandır Kürt ulusal birliğinin sağlanması için önemli çalışmalar yürütülüyor. Kürt birliği neden bu kadar önemli?

Kürtlerin hem Ortadoğu’da hem de kendi kadim toprakları üzerinde yaşadıkları soykırım, işgal, talan politikalarını bütünlüklü değerlendirdiğimizde, Kürtlerin ulusal birliklerinin ve birlikte hareket etmelerinin ne kadar önemli olduğunu aslında anlayabiliriz. Ortadoğu 100 yıl önce bir cetvel şeklinde ulus devletlere bölündüğünde, uluslararası güçler ve bölgesel güçlerin eliyle Kasr-ı Şirin’den başlayan Sykes Picot ile devam eden, Lozan ile sonuçlanan dört parçaya bölünme meselesinde Ortadoğu şekillendirilirken, Kürtlerin inkarı açığa çıktı. Kürtler uluslararası düzeyde yok sayılan, tanınmayan bir durumla karşı karşıya kaldı. Hal böyleyken, Kürtlerin ulusal birliği ve birlikte hareket etmeleri öne çıkıyor. Kürtler yüz yıl öncenin Kürtleri değil, mücadeleyle onlarca kurum, toplumsal zemin, özgürlükten asla vazgeçmeyen, tamamen yok sayılan, tamamen inkar edilen, esamesi bile okunmayan bir Kürt’ten, gelinen aşamada varlığını, iradesini, özgürlüğünden asla vazgeçmeyen, bunun için devasa bir toplumsal zemine kavuşan, yine kurumsal yapılara kavuşan, siyasal yapılara kavuşan bir Kürt halkı gerçekliği var oldu. Bugün Kürtlerin geldiği aşama, Kürt sorunu demokratik yol ve yöntemlerle çözülürse, Ortadoğu’nun demokratikleşmesi, Ortadoğu halklarının özgürlük yolunun da açılacağını biliyoruz.

Kürtler ne istiyor? Kürtlerin birlik olmaması nelere yol açıyor?

Her şeyden önce Kürtler artık statüsüz yaşamak istemiyor. Hm hegamonik hem de bölgesel devletlerin bu kadar sınır tanımadan Kürtlerin kazanımlarına saldırmasının tek nedeni, Kürtlerin kendi arasında birlikteliklerinin olmamasından kaynaklanıyor.

Her şeyden önce Kürtler artık statüsüz yaşamak istemiyor. Vermiş olduğu mücadelenin bir sonuca ermesini istiyor. Bugün Başur’da, Rojava’da, yine Bakur’da yaşananların yarattığı bir sonuç var. Bunların hepsini değerlendirdiğimizde, ulusal birlik olmazsa olmazdır. Bugün hem hegamonik devletlerin hem de bölgesel devletlerin -bunların başında Türkiye geliyor- bu kadar sınır tanımadan Kürtlerin kazanımlarına saldırmasının ve kendi zeminine çekmesinin tek nedeni, Kürtlerin kendi arasında birlikteliklerinin olmamasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla ulusal birliktelik her Kürt siyasi hareketinin, Kürt toplumsal yapısının aslında öncelikli başlığı ulusal birlik olmalı. Bizlerde parti olarak bu kadar mücadele ve kazanımların kalıcı hale getirilmesi, statüye dönüştürülmesinin birincil yolunun belli ilkeler ve demokratik zeminde ulusal birliğin oluşturulması olduğunu bilen, bunun üzerinden çalışma yürüten bir partiyiz. 2012’den bu yana devam eden bir çalışma söz konusu. Bu çalışmanın odak noktasında, yürütücüsü, öncüsü olarak bu çalışmayı yürütüyoruz.

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 2013 Newrozu’nda yaptığı çağrıyla başlayan bir çalışma söz konusu. Aradan geçen bunca zamana rağmen birliğin sağlanmamasındaki engel nedir?

Kürtlere yönelik inkar politikalarından söz ettik. Dört parçaya ayrılan Kürtler, her alanda beraber yaşadığı devletler tarafından asimilasyon ve yok sayma politikalarıyla ve sonuna kadar savaş, kırım, işgal politikalarıyla karşı karşıya kaldılar. Oradan bugüne Kürtlerin var olma mücadelesi devam etti. Bugün bütünlüklü bir Kürdistan zihniyetinin açığa çıkması için her kesimin, halkın, aydın ve yazarların, kanaat önderlerinin, ileri gelenlerin kadınların, gençlerin ortak durduğu nokta, bu kadar büyük bedeller, mücadelelerin geldiği bir aşama var. Bunun kökünü de tarihsel yaşanmışlıklardan alıyor. Buradan birlikteliğin oluşması gerekliliği herkes tarafından söyleniyor. Bu birliktelik oluşursa, Kürtler bu kadar kolay işgal edilmeyecek. Efrîn’de yaşanan, Serêkaniyê ve Girê Spî’de yaşanan, Musul ve Kerkük’te yaşananlar, 2017’de Güney Kürdistan referandumunda yaşananlar… Bugün Güney Kürdistan’ın Türkiye tarafından işgal edilmiş olması, aslında yaşanmayacaktı. Bunları bilen hegemonik devletler, bölgesel devletler, böl parçala yönet politikasını devam ettirmek için, kendi iktidarlarını devam ettirmek için Kürtlerin ulusal birlikteliğinin önünde de engeller. Bu devletler ve yapılarda biliyorlar ki Kürtler kendi içindeki, farklı yapılar ve düşünceler olabilir ama sonuçta bir ulusun ortak mücadelesinin yaratacağı sinerji, toplumsal zemini hegemonik devletleri korkutuyor. O yüzden hem Kürtlerin kendi içindeki uyuşmazlıkları, bu ulusal birliğin önünde engel. Hem bölgesel ve hegemonik devletin müdahaleleri ulusal birlik önünde engeldir.

2012’den bu yana devam eden birlik çalışmaları var. Kürt partileri de ilk olarak Kürt Dil Platformu çalışmaları kapsamında bir araya geldi. Seçim ittifaklarından sonra Kürdistani İttifak Çalışması adı altında bir araya gelindi ve çalışmalar yürütülüyor. Ekim 2020’de yapılan son toplantıda somut adımlar atılacağı açıklandı. Ancak bir süredir sessizlik söz konusu. Çalışmalar ne durumda?

Çalışmalarımızın biraz ağır işlediği bir gerçek. Kürt siyasi yapıları bir araya gelerek, sorunlarını kendi içinde konuşma, ortak bir payda oluşturma süreci, gerçekten biraz sancılı geçen süreçler. Daha önce 2012-2013 sürecinde Sayın Abdullah Öcalan, Sayın Mesut Barzani ve Sayın Celal Talabani’nin çağrısıyla bir zemin oluştu. O zemin üzerinden kongre tarihi de belirlenmişti ama hem uluslararası güçlerin hem kendi içimizdeki bazı uyuşmazlıklar sebebiyle bir durma noktasına geldi. Kuzey Kürdistan için 2018 genel seçimlerinde HDP ile beraber 8 siyasi parti bir seçim ittifakı gerçekleştirdi. Bu ittifak üzerinden seçime gidildi, yerel yönetimlerde de bu ittifak devam etti. Ondan sonra bu ittifakın seçimle sınırlı kalmaması gerektiğini, Kürt halkının her siyasi yapının ve Kürt halkının dile getirdiği birlikte hareket etmeyi, kazanımları korumanın tek yolunun ulusal birlik olduğunun söylemi üzerine seçim ittifakı zemininden çıkıp, bir ulusal ittifak zeminine dönüştürülebilir mi üzerine toplantılar yapıldı.

Bunun üzerine 2020 yılının Ocak ayında bir çalıştay gerçekleştirildi. Kuzey Kürdistan için bir kongreye evrilmesinde hem fikir kalındı. En son bunun üzerinden iki komisyon oluşturuldu. Ulusal birliği belli söylemler üzerinden veya siyasi söylemler üzerinden oluşacak bir yapı değil. Bunun toplumsal, gençlik, kadın, sivil toplum ayağı olmalı tespiti üzerinden iki komisyon kuruldu. Bir komisyon bütün toplumsal kesimlerle görüşme yapıp bunun zeminini oluşturacak, bir komisyon da oluşturulacak olan kongrenin fikri ve ilkesel düzeyde yol haritasını belirleyecek. Pandemi süreci bu çalışmayı da kısmen etkiledi. Ama en son Ekim ayında bir araya gelindi ve alınan kararların devam ettirme kararlılığı tekrardan tazelendi. Bir de Ocak’ta yaptığımız çalıştaydan Kürdistani İttifak Çalışma Grubu olarak çıkıldı. Ekim’de yapıtğımız toplantıda bu isimle devam etme ve bunun üzerinden almış olduğumuz kararları yürütme kararı çıktı.

Ekim 2020 sonrasında bir araya gelindi mi?

Kürdistani Çalışma Grubu’nun bir yol haritasını belirleme kararı alındı. Önümüzdeki hafta bununla ilgili bir toplantı yapılacak. Siyasi yapılar bir araya gelerek, en azından kongreye evrilene kadar hangi yol ve yöntemlerle, hangi ilkelerle yürüyeceğine ilişkin bir toplantıda bunu somutlaştıracak.

O günden bugüne bir toplantı daha yapıldı, bu toplantıda konuşulan ne kadar elzem olduğu, bütün Kürt siyasi yapıların ve halkın talebinin bu olduğunu, son dönemde özellikle Güney Kürdistan’da çıkan iç çatışmaların önüne de geçilmek için daha hızlı hareket etmek gerektiğini, çünkü Kuzey Kürdistan’da olası bir birlikteliğin, aslında Güney Kürdistan’ı da Rojava’yı da Rojhilat’ı da bir bütünen Kürtlerin tamamını etkileyecek bir sinerjisinin olduğu vurgulandı. Yapılan toplantıda da Kuzey Kürdistan için Kürdistani Çalışma Grubu’nun bir yol haritasını belirleme kararı alındı. Önümüzdeki hafta bununla ilgili bir toplantı yapılacak. Siyasi yapılar bir araya gelerek, en azından kongreye evrilene kadar hangi yol ve yöntemlerle, hangi ilkelerle yürüyeceğine ilişkin bir toplantıda bunu somutlaştıracak.

Her bir araya gelişimiz, her söz kurmamız, toplumda bir heyecan yarattığını, ne kadar elzem olduğunu, ne kadar artık zaman kaybetmeden bunun gerekli olduğu, bunun geri dönüşünü alıyoruz. Yol yürüyoruz ama biraz sıkıntılarımız var. Hepimizin ortak vatan, ortak coğrafyada, ortak dil ve kültür üzerinde var olan bir halkız. Ama siyasi yapılarımız, düşüncelerimiz, siyasi bakış açılarımızın farklı olması, bizlerin bir araya gelerek beraber ortak konuşup, ortak payda oluşturmada, bazen zorluklar yaşayabiliyoruz. Bunlar çözülmeyecek anlamına gelmez. Sonuç itibariyle bu 8 partinin bir kararlılığı var. Diğer parçalarda yaşanan siyasi gelişmelerin de buraya yansımaması gerektiğini, Kuzey Kürdistan’ın ulusal birlik çalışmasının diğer parçalara da feyz oluşturması, yol göstermesi açısından önemli olduğunu, Kuzey parçası olarak sürekli diyalog ve müzakereye çağıran bir noktada durması kararlılığı var. Bu çalışma grubu kongreye evrilene kadar hangi ilkelerle devam edeceğine kadar bir kararlaşma var ve bu çalışma yürütülüyor.

Kürdistani İttifak Çalışması içerisinde yer alan partilerin “ihmalkarlık” eleştiriler var. Çekinceleri olan partiler var mı?

Bugün beraber yürüdüğümüz partilerin ulusal birlik noktasında bir çekinceleri yok. Bunu çok net ifade etmek gerekiyor. Çalışma içerisinde yer alan bütün siyasi parti temsilcilerinin Kuzey Kürdistan’da kalıcı bir ittifakı oluşturmakta kararlılığı var. Yapı içerisinde yer almayan üç Kürt siyasi partisi var. Onlarla da Kürt Dil Platformu üzerinden değişik zamanlarda bir araya geldiğimiz, ortaklaştığımız çalışmalar var. Biraz ağır yürüme durumu var. Siyaseten ortak zeminde konuşurken, her birimizin siyasi çözümü farklı olabilir. Ama ortak paydamız Kürdistan’ın bir bütün olduğudur, ortak dildir, ortak statüdür. Bunlar üzerinden hem fikiriz. Bir ihmalkarlıktan ziyade aslında sürecin zorluğu, baskılar, ulusal birliğe ilişkin her yol yürüdüğümüzde değişik kesimlerden bunun altını oyulmasına ilişkin baskılar var. Yol yürümemizde yavaşlatmaya sebep oluyor. Şu çok önemli: Bu konuda herkes hemfikir. Kuzey Kürdistan’da ulusal birlik oluşturma, Kürt siyasi yapılarının, kadınlarla, gençlerle, oluşumun oluşması noktasında bir kararlılık var.

Kürt partilerine yönelik baskılar var mı?

Burada Kuzey Kürdistan’da birlik çalışmalarına yönelik baskılar var. Her şeyden önce buradaki siyasi partilerin adında Kürdistan var diye soruşturmalar açılıyor. En son İnsan ve Özgürlük Partisi’nin kuruluş dilekçesinin ısrarla kabul edilmemesi, aslında Kürtlerin siyaset yapması önünde bir engel olarak değerlendirmeli. Bugün Kürtler adına siyaset yürüten HDP’nin yada DBP’nin, kurumlarının nelerle karşı karşıya kaldığını görmek gerekiyor. Onun dışında bugün aslında Başur Kürdistan’da Kürtlerin vermiş olduğu mücadele, Kürtlerin özgürlük için verdiği büyük bedeller sonucunda elde edilen kazanımlar var. Başur Kürdistan’da bunlardan biri. Ama bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin Başur Kürdistan’da 40’a yakın askeri üssünün olması, aslında işgal ve talan, sömürgeciliğin devamının görüntüsüdür.

Son olarak Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Genel Kurmay Başkanı Yaşar Güler’in Bağdat ve Hewlêr’e ziyareti oldu. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kürtlerin kazanımlarına yönelik politikalarının sürdürülmesidir. Ondan önce de Irak temsilcisi Türkiye’deydi. Ortadoğu’da Kürdistan’a ilişkin sürekli yapılan görüşmelerde, Kürtlere soykırım, sömürge çıkıyor. Efrîn’de, Girê Spî ve Serêkaniyê’de yaşanan buydu. Dün Başur’da yaşanan buydu. Zinî Wertê’ten başlayarak bugüne kadar gelen, sonrasında değişik alanlarda Kürtleri karşı karşıya getirme, yeniden bir iç kavganın kızıştırılmaya çalışılması, aslında Kürtlerin kendi arasında ulusal birliklerini oluşturmak için, toplumun sürekli çağrısına karşı sürekli baskı, bir taraftan da askeri yatırımların bir parçası. Diğer parçası da Kürtlerin kendi iç sorunlarını kendi içinde çözmektense, bölgesel ve hegamonik devletlerin çıkarlarına göre hareket etmek. Bugün Kürt halkı dört parçada bir Kürdistan bütünlüğü görerek, böyle bir çağrı yapıyor. Eğer bugün Kürt halkının her seferinde birlik çağrısına karşı bunun yanında yer almamak, kimin tarafından korunursa korunsun bu siyasi yapının kaybedeceği kesindir. Bunu görmek gerekiyor. Bir halk gerçekliği var. Kürtler bütün mücadelelerini halk olarak verdi.

Kobanê’yi zafere götüren ulusal birlik ruhuydu. Güney Kürdistan referandumunda ortak bir siyasal zeminin sonucu, tam da bunu gösteriyor. Bugün Kürtler yüz yıldır böl-parçala-yönet politikasına karşı tarihsel bir fırsat yakalamıştır.

Burada Kobanê ruhunu hatırlatmak gerekiyor. Kobanê’yi zafere götüren ulusal birlik ruhuydu. Güney Kürdistan referandumunda -eksiklikler ve zamanlamasına rağmen- ortak bir siyasal zeminin sonucu, tam da bunu gösteriyor. Bugün Kürtler yüz yıldır böl-parçala-yönet politikasına karşı tarihsel bir fırsat yakalamıştır. Kürt’ün vermiş olduğu mücadeleyle, artık statüsüz yaşamayacağı, dil, kültür noktasında ortaklaşması gerektiğini, vermiş olduğu bedellerle elde etmiş olduğu kazanımları koruması, ortak paydada koruması gerektiğini vurgulamakta. Halkın ve toplumsal kesimlerin Kürtlerin birlik oluşturması karşısında buna göre hareket etmeyip, Türkiye devletinin askeri yapısıyla, bölgesel ve hegamonik devletlerin çıkarlarına göre hareket etmek kaybettirecektir. Başur halkı uzun bir süre işgal girişimlerine karşı, sömürge mantığına karşı, toplumsal bir muhalefet gösterdiler. Zinî Wertê’den bugüne toplumun nasıl karşı olduğunu, nasıl bir iç çatışmanın yaratılmaması için nasıl kalkan olduğunun bir görüntüsü var. Hiçbir Kürt siyasi yapısı bir diğer Kürt yapısı için engel değil. Tam tersine, koruyan, birbirini güçlendiren yapılar olduğu üzerinden hareket etmek gerekiyor. Tabi ki Güney Kürdistan vermiş olduğu mücadeleyle elde etmiş olduğu bir statü var. Bu meşruiyeti üzerinden komşu ülkelerle diyalog ve diplomasi olacak, tabi ki belli anlaşmalar olacak. Ama bu anlaşmaların Kürt halkını bütünlüğüne, kazanımlarına, taleplerine hizmet etmesi gerekiyor. Sadece bir siyasi yapının çıkarları, çok dikkate alınmayacağını tarihsel süreç bize gösterdi. 1975 gösterdi, 1945’te gösterdi.

Rojava’da ENKS ve PYNK arasında var olan görüşmeler durdu. Federe Kürdistan’da da yaratılmak istenen bir gerilim söz konusu. Federe Kürdistan’da Kürt birliğine karşı çıkanlarına Rojava’da ön ayak oldukları görülüyor. Nasıl bir çelişki?

Burada Kürt dostu, orada Kürt düşmanı değil. Türkiye eliyle çok net bir şekilde Kürt bir düşmanlık söz konusu. Bu düşmanlık üzerinden Kürtlerin birlikte hareket etmesi, Kürt halkının kendi çıkarları için hareket etmesini engellemeye çalışıyor. Bunu işgallerle, yüz yıllık sömürge politikasıyla, sınır tanımadan, Türkiye’nin üç parça Kürdistan’da savaşta olmasının amacı budur. Türkiye’nin Misak-ı Milli sınırlarını koruma, çünkü demokrasi adına kendi güvenliği adına gidiyor güya ve kalıyor, yayılıyor. İşgal ve yayılma politikası var. Asıl amacının Kürtlerin kazanımı değil, statüsü değil, Kürtlerin kazanımlarını bitirmektir. Kürt siyasi yapılarının halka göre, halkın taleplerine göre bütün siyasi yapıların halkın taleplerine göre hareket etmesi gerektiğini vurgulamak gerekiyor.

PKK Lideri Abdullah Öcalan İmralı’da tutulduğu 21 yıl boyunca ilk kez 27 Nisan 2020’de telefon hakkını kullandı ve görüşmeyi Kürt ulusal birliğine ayırdı. Öcalan önemli uyarılarda bulundu. Birliğin sağlanmaması ne tür sonuçlara yol açar?

Sayın Öcalan birliğin sağlanması için her fırsatta, en mutlak tecrit koşullarında bile ilk söylediği söz demokratikleşme ve ulusal birliğin sağlanması. Eğer Kürtler kendi sorunlarını kendi içlerinde çözmezse, sürekli bir yönelim, sömürge ve işgal politikası devam edecektir. Türkiye’nin bugün üç parça Kürdistan’da bütün kazanımlara yönelik sürekli saldırı halinde olması, işgal etmesi, işgal ettiği yerleri çetelerle doldurması ve çeteler üzerinden sivil halka işkencelerin yapılması, taciz ve tecavüzlerin yapılması, bütün dünyanın sessiz kalmasına işaret ediyordu.

Bakınız, 1999’da nasıl bir komployla Sayın Abdullah Öcalan Türkiye’ye teslim edildiyse, 9 Ekim’de Irak ve Güney Kürdistan hükümeti tarafından “Şengal Anlaşması” imzalandı. Bir önceki yıl 9 Ekim’de Girê Spî ve Serêkaniyê saldırı başlatıldı. Sayın Abdullah Öcalan’ın, Kürt sorununun demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesi, Ortadoğu’nun da özgürlüğünü, demokratikleşmesinin önü açılacaktır tespitleri var. Eğer Kürtler bugün bu kadar bedelle elde edilen kazanımları kalıcılaştırmak istiyorsa, öncelikle ulusal birliğin oluşması gerekiyor. Bugün birliği oluşturmazsak, Türkiye ve diğer hegamonik devletler aslında Kürtlerin bütün kazanımlarını yok edecek. Tarihi fırsatlar önümüzde, statünün elde edilmesi, özgürlüğün kazanılması açısından tarihi fırsatlar. Eğer bu fırsatları ulusal birlik çerçevesinde oluşturup, kazanımları koruyamazsak, bunların heba edileceği, bir yüz yıl daha kaybetmeyle karşı karşıya olma gerçekliğiyle yüz yüzeyiz.

Ulusal birliğin temelleri demokrasidir, ilkelerdir, değerlerdir. Eğer birliktelik oluşturabilirse, Kürt halkının büyük kazanacağı süreçtir. Bu heba edilmemeli. Eğer siyasi yapılar tarafından heba edilirse, Kürt halkı bunun hesabını soracaktır.

Tam da bu noktada Sayın Abdullah Öcalan ısrarla bunları dile getiriyor. 27 Nisan’da yapılan telefon görüşmesinde de buna işaret etti. Kürtlerin tek kazanımının yolunun ulusal birlik ve birlikte hareket etmek. Sadece bir kelime olarak söylemiyoruz. Ulusal birliğin temelleri demokrasidir, ilkelerdir, değerlerdir. Bir taraftan birbirimize karşı düşmanlaştıracağız, bir taraftan birilerinin ekmeğine yağ süreceğiz ama bir taraftan da ulusal birlik olmazsa olmaz diyeceğiz. Bu değil. Halkın vermiş olduğu bir süreç var, bu süreç hem tarihsel büyük kazanacağımız bir süreç hem de bu kazanımları bitirebileceğimiz bir süreç. Eğer birliktelik oluşturabilirse, Kürt halkının büyük kazanacağı süreçtir. Bu heba edilmemeli. Eğer siyasi yapılar tarafından heba edilirse, Kürt halkı bunun hesabını soracaktır.

DTK, TJA ve HDP ile birlikte yürüttüğünüz “Birliği kuralım, tecridi kıralım, özgürlüğü sağlayalım” kampanyası var. Kürt ulusal birliği ve tecrit arasında nasıl bir bağ var?

Türkiye’nin savaş politikasındaki ısrarı, aynı zamanda tecritte ısrardır. Bugün İmralı tecridi artık bir işkence sistemi, bütün topluma, bütün cezaevlerine yayıldı. Tecritte de ısrar savaş politikasında ısrardır. Kürtler kendi birliklerini oluştururlarsa, halkın talepleri doğrultusunda birlikte mücadele ederlerse, bugün tecritte kırılacaktır, faşizan yönelimlerde bitirilecektir. Bugün bütün topluma tecridin başlatıldığı yer İmralı’dır. İmralı’da başlayan tecrit bütün topluma sirayet etmiş durumda. Kürtlere karşı bir savaşla başladı ama bugün Türkiye toplumuna düşmanlık yürütülüyor. Yargının bağımsız olmaması, hukukun üstünlüğünün konuşulmadığı, güçler ayrılığından bahsedilmeyen bir Türkiye gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Son 6 yılı değerlendirdiğimizde, 2017 referandumundan sonra Türkiye’de oluşturulmak istenen başkanlık sistemi adı altında aslında bugün faşizmin kurumsallaştırılması durumuyla karşı karşıya kalıyoruz. Asıl beslendiği yer, tecrit politikasıdır, savaşta ısrar politikasıdır. Kürt halkı bunu görüyor ve yıllardır mücadelesini veriyor.

Kürt siyasi yapılarına ve bütün topluma bir çağrı: Ulusal birliği oluşturalım. Türkiye toplumu demokratik zeminde bir araya gelmeli, demokratik zeminde bir araya gelinmezse, savaş politikalarının ve tecrit politikasının bütün Türkiye toplumuna yayılacağı bir gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Bu kampanya bu noktada toplumsal muhalefeti, oluşturulmak istenen faşizme karşı sürekli bir mücadele hattını oluşturmak gerekiyor. Kürt halkı özellikle Kuzey Kürdistan’da, Türkiye’de yaşamadığı zulüm, işkence, şiddet şekli kalmadı. Buna rağmen verdiği mücadele, diz çökmemesi, iktidarın bitme noktasına getirmiştir. Kürt sorunu demokratik yol ve yöntemlerle çözülmeyişi, iktidarın kendine kalkan olarak kullanmaktan, demokratik zemin bu iktidarın geleceğine zarar veriyor. Bundan dolayı daha çok saldırıyor. Katliam ve şiddet politikasında ısrar ediyor. Tecrit kırılırsa, demokratik zemin oluşursa, bu faşizmin yaşayamayacağını deneyimlemiş bir durum söz konusu. Bugün tecrit kırılırsa, savaş politikasında ısrar da kırılır. Kürtler kendi aralarında ortak paydada bir araya gelirse, hegemonik ve bölgesel devletler bu kadar kolay Kürt kazanımlarına saldırıp, işgal politikası yürütemezler.

MA / Özgür Paksoy – Ergin Çağlar

POPÜLER FOTO GALERİLER

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları DHA (Dicle Haber Ajansi) kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.