Dicle Haber Ajansı

Çocuğun Elindeki Notta

Çocuğun Elindeki Notta
280
19 Haziran 2023 - 14:42

7 yaşında bir çocuk ne anası ne babası ne de dostlarından sevgi gördü… İşte yaşadıklarını kimseye anlatamayan altın kalpli bir ufak çocuğun hikayesi..Ivan isimli 7 yaşındaki bir çocuğun ailesinden gördüğü şid-det ve dostları doğrultusundan dışlanmasının ona yansıttığı acının hikayesi… Küçük Ivan bir gün gene ailesinden şid-det gördü ve tek başına hastaneye gitti. Bundan sonrasına kalp dayanmaz……De’vamı amacıyla gorsele dok-unun

Çocuğun Elindeki Notta
7 yaşında bir çocuk ne anası ne babası ne de dostlarından sevgi gördü… İşte yaşadıklarını kimseye anlatamayan altın kalpli bir ufak çocuğun hikayesi; Adım Ivan ve 7 yaşındayım. Annemi ve babamı çok sevsem de onlardan korkuyorum. Beni hep dövüyorlar. Nedenini ise bilmiyorum. Bu sabah uyanıp okula gittim. İyi bir öğrenciyim ve öğretmenlerim beni seviyor. Sınıf dostlarımı da seviyorum ama hiç dostım yok. Bu amaçla teneffüslerde hep katagoride kalıyorum. Kimse benimle oynamak istemiyor. Arkadaş edinmeye çalıştım ama benim pis olduğumu söyleyip dost olmak istemediler. Her gün aynı yırtık pırtık pantolonu, tişörtü ve ayakkabıları giydiğim amacıyla bana gülüyorlar. Bigün okul çıkışı uzun vakitden beri orada duran ceketi çaldım. Kimsenin değil gibiydi. Kar yağarken eve gittim. Rüzgâr da esiyordu. Hem kar yağıp bununla eş güdümlü rüzgâr eserken yürümek çok zor oluyor. Birden yere düştüm. Biri üzerime atladı ve ‘Seni kimse sevmiyor aptal çocuk!’ dedi. Önce sırtıma sonra da karnıma tekme attı. Sonra beni orada bırakarak kaçtı. Ağladım.

Üşüdüğümden yada canım acıdığından değil. Tek bir dostım bile olmadığı amacıyla ağladım. Eve gelir gelmez annem saçımdan çekti. “Neredesin sen? Üstün niye kirli? Sana yemek falan yok. Odana gir ve ben diyene kadar çıkma” dedi. Annemin dediği gibi yaptım ve odama gittim. Ertesi gün de odamdan çıkmadım. Hem çok acıktım bununla birlikte çok üşüdüm. Notlarım giderek düştü. Babama her haber verdiklerinde beni dövdü. Bir kere öyle dövdü ki işaret parmağımı hareket ettirememeye başladım. Ondan ardından işaret parmağımı hiç hareket ettiremedim ve benimle daha da dalga geçtiler. Aradan uzun vakit atlattıktan sonra göğsümde ağrı hissetmeye başladım. Annem ve babam canımın acımasını umursamıyorlardı. Akşamları yatağımda uzanırken tek bir şey diliyordum. Canımın yanmamasını istiyordum. Yoksa annem ve babam daha çok kızıyorlardı. Onları hakikaten çok seviyordum. Okulda ertesi gün öğretmenimiz hayalimize ilişik bir fotoğraf çizmemizi istedi. diğeri çocuklar otomobiller, roketler ve oyuncaklar çizdiler. Ben bunları çizmedim. Bunların sevmediğimden değil. Çünkü en çok istediğim şey beni seven bir anne ve babaydı. Ben de bir aile resmi çizdim. Bir anne, bir baba ve bir çocuk. Hep birlikte oyun oynuyorlardı ve çok mutluydular. Çizerken bir yandan da sükunet içersinde ağladım. Keşke beni çok seven bir annem ve babam olsaydı. Resim gösterme sırası bana vardığında herkes güldü. Bana gülenlere şu şekilde dedim: “En büyük hayalim bir ailem olması.” Kahkahalar daha da arttı. Bense ağlamaya başladım ve şunları söyledim: “Lütfen bana gülmeyin.

Bu benim en büyük hayalim. Bana vurabilirsiniz, benden nefret edebilirsiniz ama yalvarıyorum gülmeyin.” “Tıpkı sizinkiler benzer biçimde bir aile istiyorum. Sarılan, gülen, okuldan alan ve beni görünce sevinen…Zayıf ve çirkin göründüğümü biliyorum. İskelet gibi parmaklarım var. Ama bana gülmeyin.” Öğretmenim gözyaşlarımı silmeye çalıştı. Bazı dostlarım beni anlasa da gülmeye devam ettiler. Bir gün sınav sonuçlarımız açıklanmış olduğunda düşük aldığımı görmüş oldum. Annemin kızacağını biliyordum. Eve gitmekten korkuyorum. Ancak diğer nereye gidebilirdim ki? Yavaşça eve doğru yürüsem de varmak istemedim. Annem öfkelendi. Kolumdan tuttu ve yere fırlattı. O sırada bacağımı sandalyeye çarptım. Ardından kafama iki kere vurdu. Yerden kalkamadım. Annem beni orada bıraktı. Geri döndüğünde çevresi toplamamı aksi biçimde babam eve erişince çok kızacağını söylemiş oldu. Anneme, hiçbir şey söylememesi amacıyla yalvardım. Ama babam oldukça gelmişti. Annem baba düşük nottan bahsedince evvelce beni hırpaladı sonra da simaıma vurdu. Ondan sonrasını hatırlamıyorum. Hastanede uyandım. Ellerimi hareket ettiremiyordum. Pencereden dışarıya bakıp ağladım. Dışarıda aileler çocuklarıyla eş güdümlü oynuyorlar ve gülüyorlardı. Namacıyla ağlamış olduğımı biliyor musunuz? Annemin bana sarıldığını bile hatırlamıyorum. Annem de babam da beni dövüyor. Ancak gene de onları seviyorum. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Okulda da çabaladım. Ancak beni bir türlü sevemediler. Bigün yere çay döktüm beni gene dövdüler. Göğsümde ağrı hissettim. Anneme söyledim ama önemsemedi. Ardından tek başıma hastaneye gittim. Beni görmeye gelmediler. Hekim, annemin ve babamın yakında geleceğini söylese de onlar hiç gelmedi. Bekledim ve bekledim… ancak kimse gelmedi. Yine de onları çok seviyorum. Ivan, iki gün sonra yaşamını kaybetti. Doktor ise elindeki küçücük kâğıtta şunların yazılı bulunduğunu gördü: “Canım annem, canım babam Çirkinim, pisim ve aptalım. Beni sevemediğiniz amacıyla çok üzgünüm. Sizi hiç kızdırmak istemedim. Anne senden tek istediğim samimi bir kucaklamaydı. Baba seninle ise dışarıya çıkmak, elinden tutmak ve bana şarkı söylemeni istedim. Benden utandığınızı biliyorum. Asla istediğiniz şeklinde bir çocuk olamayacağım.” Ivan’ın kalbi birdenbire durdu… Newsner

POPÜLER FOTO GALERİLER

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları DHA (Dicle Haber Ajansi) kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.